Şehname Firdevsi Kaynak: iranchamber.com |
Minyatür, İran’da İslam öncesinde var olsa da
İslami dönemlerde de varlığını ve önemini sürdürmüştür. İlhanlılar devrinden
günümüze kadar taşınan örnekleri mevcuttur. Daha eskiye ait olanların Moğol
istilaları başta olmak üzere çeşitli savaşların neticesinde yok olduğu ve
günümüze ulaşamadığı tahmin edilmektedir.
Daha
evvelinde hâkimiyetini sürdüren Çin tesiri, İlhanlılar döneminde Irak etkileri
ile mükemmel bir terkibin bileşeni olmuştur. Tarih ve tabiat konularının asıl
unsurlar olduğu İlhanlılar dönemi eserlerinde, Moğolların uzak doğu ile olan
yakın temasının bir izdüşümü olarak Çin etkisi hemen ilk bakışta hissedilebilir
durumdadır. Detaycılık ve renk kullanımındaki canlılık bu etkilerin başta
gelenleri olarak sayılabilir.
Cami-ut Tevarih
gibi anıtsal bir eserin müellifi olan Reşidüddin gibi usta sanatçıların
atölyelerinin İlhanlı Sarayının himayesi altında olduğu bilinir. Özellikle
İlhanlıların son dönemlerinde minyatür sanatı üzerindeki Irak
etkisinin Çin etkisine oranla arttığı bir anlayışın egemen olmaya başladığı
görülmektedir.
İlhanlıların
ardından İran minyatürü mahalli devletlerin ve hanedanların himayesinde
varlığını sürdürmüştür. İncû Hanedanı, Muzafferi ve Celayirli
Devletlerinde oldukça renkli bir anlayışın geliştiği görülür. Cüneyd gibi çok
önemli bir sanatçının da yaşamış olduğu Celayirli devrinde Çin etkilerinden
kurtulan minyatür sanatı, gelecek dönemler için bir temel teşkil etme
noktasına ulaşmıştır.
Timur
döneminde Abdulhay adlı sanatçının idaresindeki saray atölyesi son derece
önemli eserler vermiştir. Şahruh devrinde Herat ve Şiraz ekolleri oluşmuş, XV. yüzyıl
ortalarına doğru Semerkant’ta Uluğ Bey çevresinde bir başka minyatür
ekolü doğmuştur.
Timurlu devrinde
Hüseyin Baykara zamanında Herat’ta minyatür sanatının zirve yaptığı
görülür. Timurlu devrinde minyatür, şiirsel ve ihtişamlı bir bakış
açısının sembolize edildiği ve sufiliğin de desteğini alan saraylı bir anlayıştadır.
Bu anlayışın Safevi devrinde de sürdürüldüğü görülür.
Saray
dışında ticari anlamda minyatür faaliyetinin var olduğu Safevi devrinin en
bilinen ustaları arasında Sultan Mahmud, Ağa Mirek, Şeyhzade, Mirza Ali,
Muzaffer Ali, Sadıki, Rıza-i Abbasi, Safi, Muhammed Yusuf, Muhammed Kasım gibi
isimler yer alır. Safevilerin son dönemlerinde minyatür sanatı üzerindeki
Avrupa etkileri giderek artmaya başlamıştır. Bu dönemde öne çıkan sanatçılar
arasında Muhammed Zaman, Muin Musavvir ve Muhammed Ali, Ali Kuli Cebbar gibi
son derece önemli eserler vermiş kişiler sayılabilir.
Kaçar
hanedanı dönemi İran’ında ise Avrupa tarzı resme intikal edildiğini söylemek
yanlış olmaz. Mirza Baba, Mehr Ali gibi ressamlar çoğunlukla yağlı boya
tablolar ve bununla da şah ve etrafını resmetmişlerdir. Özellikle XIX. yüzyıl ortalarından
itibaren İran resmi giderek artan bir şekilde Avrupa etkisi altına girmiştir.
Osmanlı
Devletinin erken dönemlerine ait eserler olarak kabul edilen ve XV. yüzyıl
ortalarında Edirne’de hazırlanan Külliyat-ı Katibî, Dilsüzname ve İskendername gibi
eserlerin resmedilmesinde Şiraz’dan Edirne’ye gelen bir grup sanatçının emeği ve
göz nuru bulunmaktadır. Türk asıllı nakkaşlarla işbirliği halinde yürütülen
çalışmalar dönemin önemli eserleri arasında yer alır.
1465 yılında
Amasya’da hazırlanan Cerrahiye-i Hakaniye (İlhaniyye), kimileri tarafından
taşralı bir üslup olarak anılsa da bazı cerrahi işlemleri çizgisel bir ifade
ile oldukça açık ve yalın bir şekilde ifade eder.
Orhan Pamuk,
Benim Adım Kırmızı adlı romanında minyatür ustalarının hayatını konu
almaktadır. Bu romanda anlatılan ve gözlerine iğne batırarak kendini kör eden Behzad,
minyatür
sanatı açısından adını anmadan geçilemeyecek bir şahsiyet olarak
karşımıza çıkar. 1450 yılında Herat’ta doğan, tam adıyla Kemaleddin Behzad
Heravî olan sanatçı, nakkaşların piri olarak anılır. 1486 yılında
Timurlu Devletinin baş nakkaşı olsa da 1506’da Şah İsmail’in Herat’ı işgali ile
Safevilerin emri altına girmiştir. 1522 yılında ise Tebriz’de Hanedan
kütüphanesinin başına getirilmiştir. Burada ölümüne dek elyazması kitapları
mükemmel yeteneği ile süslemeye devam etmiş ve ömrünü bu şekilde tamamlamıştır.